16 Mayıs 2009 Cumartesi

güney ekspresiyle angora..


Ankaradaki boluspor – karşıyaka maçını izlemek için aldığımız ani kararla son derece ucuz olan fiyatıyla tercih sebebimiz olan güney ekspresiyle ilginç yolculuğumuz ekşiden okuduğumuz yorumlarla kat be kat artmış merakla,izmit garından başlıyor.

Yerlerimizi alıyoruz koridorlardaki ağır koku kompartımanda yok ve ilk korku olan yer bulamama,ayakta kalma tehlikesini atlatıyoruz =) tren bizi çok sıcak karşılıyor hem de terletecek kadar çok =) kompartımanda sıcaklık kontrolü için ayar var ama ayarlamak ne mümkün çalışmıyor tabiî ki 6 liraya ne olcaktı klima mı olsaydı =D ilk anekdot ta kondüktörle birlikte gelmekte gecikmiyor.bilet kontrolünden sonra kondüktöre kompartımanın aşırı sıcak oluşunu söylüyoruz.kaloriferi kapama imkanımız yok mu diye bir soru geliyor,kapalı kapalı kaloriferler diyor.kapanmış hali bu mu?el değmiyo buna diyorum,sen evde sobayı söndürdüğünde hemen soğuyo mu soba cevabını alıp oturuyorum aşağı =S sıcak bir yolculuğun sinyalleri verilmiş oluyor böylece özellikle de benim için zira kalorifer benim koltuğun altında..bu fiziksel sıcaklığın yanında arkadaş ortamımız da sıcak =) sohbet gırla,bacaklarımızı uzatarak yaptığımız sehpa üzerinde pis yedili oynuyoruz kahkahalar eşliğinde =))

gecenin karanlığında ilerlerken ıssız istasyonlar birer birer geçiyor..gece de olsa dışarıyı izlemek güzel =) bi de gündüz olsa öyle görsem diye iç geçirmeden edemiyorum..oyundan sıkılınca artık lost un sezon finalini izliyelim diyoruz heyecanla.ama yok baştaki heyecan diziyi izlerken yerini sıkıntıya bırakıyor.nedense çok sıkıcı geldi bana ara ara laptop ekranı yerine camdan dışarı bakıyorum geçtiğimiz yerleri merak ediyorum.finali yapıyoruz,noldu finalde? john locke..oops spoiler yapmayalım =D

geçen 3.5 saatin ardından Eskişehir garındayız.Bozüyük ve Bilecik’e göre ışıl ışıl güzel bi gar.burda yarım saat kadar bekledi tren.koridora çıkıyorum dolaşıyorum soba cevabı aldığım kondüktörü görüyorum ne zaman kalkıcaz buradan? diye soruyorum bilmediğini söylüyor alla allah tarifeli tren değil heralde bu =S adam yine beni benden alıyor =D eskişehire kadar zaman hızlı geçti bilete göre Ankara varış zamanımız 06.50 ama düşünüyoruz sanki daha erken varırız.heralde diyorum yoldaki rötarları hesap edip te belirliyolar bu saati zira alpu diye bi istasyonda durup bekliyoruz.derken bağırışlar geliyor dışarıdan hemen cama koşup bakıyorum trenin yanında bi sürü eşya bi sürü çuval bi yandan yükleniyor bi yandan adamın biri kadınlara bağırıyolar neden indiniz yükleyin şunları falan anlayamadım bi türlü neydi olay ama anladığım şey erkek kadınların başında durup onlara eşyaları yükletiyor ve bağırıyor ve tren kalkarken de az önce bağıran çağıran o değilmiş gibi el sallıyor sevecen abim benim =S

yolculuk devam ediyor aramızda uyuyanlar olmaya başlıyor.melihe diyorum hadi treni dolaşalım merak ediyorum değişik insanlarla karşılaşırız belki.çıkıyoruz önce arka vagonlara doğru gidiyoruz.bizimkine göre daha iyi kokan koridorlar bomboş,herkes uykuda..tek biz varız koridorlarda..sonunda en arkaya geliyoruz kilitli tahta kapı ve bir zille karşılaşıyoruz..merak ediyoruz ama kapıyı açmak için yoklamak dışında bişey yapamıyorum tırsmak değil yanlış anlamayın =P =D şimdi de ön vagonlara gidelim diyoruz burası kalplerin güm güm attığı yer =D önümüzde tekin olmayan hırıldanan bi adam var o da ilerliyor koridorda.beyaz gömlekli esmer bi gencin önünden geçiyoruz koridora biz geçer geçmez o da arkamızdan geliyor.önde adam arada melih ve ben arkamızda bu tekin olmayan genç adam.yo yo iyi bi sahne değil bu.birden önümüzdeki adam duruyor bi kompartımanın kapısını açıp bişeyler söylüyor.koridorun darlığından dolayı haliyle biz de duruyoruz.biz de böyyle bi psikoz oluştu =D melihe bakıp geri dönelim el hareketini yapıp hızlı adımlarla geri dönüyoruz,kapıları kapaya kapaya arkamıza bakmadan döndük kompartımana =D heyecanlı bir anı olarak kaldı bu da bize =))

Polatlıya varmadan dışarıyı seyrediyoruz melihle,herkes uyuyor kompartımanda.dışarda bir tek ağaç yok ışık olarak sadece yıldızlar ve ay var..ıssız bucaksız yerlerden geçiyoruz..neredeyiz biz gerçekten başkente mi gidiyoruz? Polatlıdan sonra bir saat kestiriyorum.uyandığımda aman allahım ateşler içindeyim sınıyo musun beni?altımdaki kalorifer yine tam gaz yanmakta kesin bu kondüktör aslında sobayı saatler önce kapamıştır da daha soğumamıştır o..gömlek resmen üzerimde ütülenmiş hem de buharlı ütüyle =D yok kesin bu trenin ısıtma sisteminde uranyum çekirdeği yakıyolar,nükleer sobası var herhal =D bu kaloriferden çıkan ısı enerjisini al trenin motoruna uygula tren uçar gider valla al sana hızlı tren çözümü =P =D

uyandığımda gün aydınlanmıştı artık yerleşim yerleri başlamış ve gün doğumuyla,tarlaların üzerinde oluşan sis tabakası çok güzel pozlar veriyor fotoğraf makineme =) gittikçe raylar çoğalıyor artık yol başkente çıkıyor.ve saat 05.50,beklenenden bir saat önce Ankara garındayız nihayet =) gece 10da başlayıp sabah 6da biten 8 saatlik unutamayacağım yer yer sıcak ve rahatsız yer yer heyecan ve yusuflu ama son derece keyifli bir yolculuk sona eriyor.. =)

3 yorum:

  1. Güzel bir yazı ve o trende bulunmakta güel...Sonuç olarak iyi bir yolculuk oldu ve bu sıkıntılara değdi.Sonuç Karşıyaka finalde...:D

    YanıtlaSil
  2. leylek özlemi içerisinde olan şahsıma iyi gelen bi yazı=) aslında bi bakıma da kötü..hayır yani canım çekiyoo=( ama yyoo hayır o cehennem sıcağını değil mümkünse daha serin bir kompartıman aliym ben=) yalnız abi süpermiş:"sen evde sobayı söndürdüğünde hemen soğuyo mu soba"..yaa susar kalırsın öyle aks=)

    YanıtlaSil
  3. söylenene göre dijital sıcaklık göstergeli 23 derece olan kompartımanlar da varmış =D leyleği dert etme sen =)

    YanıtlaSil